Almanlar, Müslümanların lideri
olan Osmanlılara bu esirlere karşı takındıkları tavrı göstermek için bir heyet
davet etti. Böylece, Osmanlı halifesi, yeryüzündeki bütün Müslümanları koruyan
ve onların haklarını savunan manzara içinde takdim edilecekti. Halifenin en
kötü koşullarda bile Müslümanlarla birlikte olduğunu gösteren bu manzaranın
yaşatılması için Berlin’e bir heyet gönderilmekteydi. Berlin’e gidecek olan
heyet, o zaman Osmanlının haber alma ve casusluk örgütü olan Teşkilât-ı Mahsusa
tarafından seçiliyordu. Bu örgüt, Berlin’e gidecek heyete Akif’in de
katılmasını İttihat Terakki hükümetinden istedi.
İttihat Terakki bu heyetin
başkanlığına Akif’i getirdi. Akif’in İttihat Terakki macerası da ilginç bir
gelişme gösteriyor. İkinci Meşrutiyet’in ilanından dört gün sonra Akif,
“Cemiyet-i Mukaddese” denilen İttihat Terakkiye katıldı. Kandilli Rasathanesi
Müdürü Fatin (Gökmen) Hoca, Akif’i kutsal dernek denilen İttihat Terakki’ye
götürmüş ve ünlü katılma töreninden geçirerek üye yapmak istemişti. Fatin Hoca
katılma törenini bizzat yönetmişti. Kurallara göre, İttihat Terakki hakkında
bilgi verildikten sonra sırların korunması ve emirlerin yerine getirilmesi için
gerekli yeminin yapılmasına sıra gelmişti. Cemiyete katılacak kişi silaha ve
Kuran’a el basarak yemin edecekti. Akif yemin metninde bulunan, “Cemiyetin
bütün emirlerine kayıtsız şartsız uyacağım,” hükmüne itiraz etti. “Ben ancak,
akla ve vicdana uygun olan emirlere uyarım. Mutlak söz veremem,” diyerek
reddetmişti.
Bir rivayete göre, bu
itirazdan sonra İttihat Terakki Cemiyeti’ne girecek olanlara yemin artık Akif’in
teklif ettiği şekilde yaptırılmaktaydı. Akif, Berlin gezisi sırasında
gözlediklerini “Berlin Hatıraları” isimli şiirinde anlatır. Bu şiir Akif’in en
uzun şiirlerinden biridir. 796 beyittir.
Birinci Dünya Savaşı sırasında
düşman ordularının işgal ettiği Türk topraklarında halka yaptıkları zulmü
görünce Batı’nın bu vahşetini en ağır dille eleştirmiş ve Batı’yı medeniyetin
beşiği gibi görenlere en sert lisan ile hücum etmişti.
İşte Akif’i haksız yere
medeniyet düşmanı ilan edilmesine neden olan ünlü şiirinden bazı mısraları
aşağıda veriyorum.
“Medeniyet” denilen vahşete
lanetler eder,
Nice yekpare kesilmiş de
sırıtmış dişler!
Bakmayın hem tükürün çehre-i
murdarımıza
Tükürün belki biraz duygu
gelir ârımıza.
Tükürün cephe-i lâkaydına
şarkın tükürün.
Tükürün Ehl-i Salib’in hayasız
yüzüne!
Tükürün onların asla
güvenilmez sözüne!
Medeniyyet denilen maskara
mahluku görün:
Tükürün maskeli vicdanına
asrın, tükürün!
Necid Çöllerinde Akif
Dönemin en ileri tekniğine
sahip silah ve araçlarla Çanakkale’ye yüklenen düşman karşısında, Türk askeri
“ölürsem şehidim, kalırsam gazi” iftiharı ile çarpışıyordu. Emperyalistler
geldikleri gibi gittiler. Zaferden sonra Başkumandan Vekili Enver Paşa,
İmparatorluğun en uzaktaki müfrezesine kadar Çanakkale Zaferi’ni müjdelemek
için telgrafhaneye koşmuş tek tek kumandanları telgraf başına çağırmıştı.
Enver Paşa, Teşkilat-ı Mahsusa
Reisi Kuşçubaşı Eşref Bey’i aradı. Eşref Bey, Anadolu Bağdat Demiryolu hattının
son durağı olan El Muazzam istasyonundaydı. Telsiz başında bizzat şu telgrafı
yazdırdı:
“Çanakkale Savaşı’nda ordumuz
muzaffer oldu. Düşman mağlup, mahcup ve mecruh (yaralı) olarak çekiliyor...”
Haber bütün yurtta mutluluk
yarattı. El Muazzam’daki sevinç muazzamdı. Orada bulunanlardan biri haberi
duyunca Kuşçubaşı Eşref Bey’in boynuna sarıldı ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya
başladı. Bu hıçkıran vatanperver, yüreği yanık memleket evladının adı Mehmet
Akif’ti...
Mehmet Akif, büyük vatan
sevgisi ve meftun olduğu Türk istiklal ve hürriyet sevdasıyla yavaşça
kalabalığın arasından sıyrıldı. Gerisini Kuşçubaşı Eşref Bey anlatıyor:
“...Ay bedir halindeydi. Çöl
gecelerinin parlak yıldızlı semasını, zaferimizin şerefine aydınlatan ayın bu
efsanevi ışıkları altında, Mehmet Akif, bu güneşi unutturacak kadar parlak çöl
gecesinde sabahladı. İstasyon binasının arkasındaki hurmalığın içine çekildi.
Sadece hıçkırıklarını duyuyorduk. İçli, derin hıçkırıklar...
İşte Çanakkale'ye layık o
büyük destan, bu hıçkırıklar içinde meydana geldi...”
Şu Boğaz Harbi nedir? Var mı
ki dünyada eşi
En kesif orduların yükleniyor
dördü - beşi...
Tepeden yol bularak geçmek
için Marmara'ya
Kaç donanmayla sarılmış,
ufacık bir karaya.
Ne hayasızca tehaşşüd ki
ufuklar kapalı
Nerde gösterdiği vahşetle ‘bu
bir Avrupalı’
Dedirir - Yırtıcı, his
yoksulu, sırtlan kümesi
Varsa gelmiş açılıp mahbesi,
yahut kafesi.
Sabahleyin, vazifesini
tamamlamış fanilerin az kula nasib olan rahatlığıyla yüzüme derin derin baktı:
Artık ölebilirim Eşref! dedi. Gözlerim açık gitmez!.”
Akif, “haksızlık karşısında
susan dilsiz şeytandır," inancındaydı. Haksızlığa tahammül ettiği ve hele
yaltaklanarak menfaat peşinde koştuğu görülmemişti. Veteriner İşleri Müdür
Yardımcısı görevini üstlendiği yıllarda Veteriner İşleri Müdürünün bir haksız
karar ile azledilmesi üzerine görevinden istifa etti.