Ferda Hanım: Annemi, Selma’yı
birkaç kere götürdüm. Annem çok kaldı bizde. Oraları gezdirdim. Hemen hemen
bütün Avrupa’yı dolaştık. 2001’den sonra ben de kendimi çok yaşlı hissettim
artık. Torunlarım büyüdü, onlarla beraber olmak istiyordum. Annemi de kaybettikten
sonra, 1992’nin başıydı galiba, geldim ve geri gitmek istedim. Torunlarıma
kıyamadım, bırakmadılar beni. O ilk günden dönemedim. On sene kadar oluyor değil
mi.
Selma Argon: Son gittiğinde
Aylin’le döndünüz.
Ferda Hanım: Aylin’le döndüm,
oğlum oradayken hep onlarlaydım ben.
F.B.:
Peki, şiir ezberinizde mi şu an, ezbere okuyabilir misiniz?
Ferda Hanım: Şiiri okuyamam,
çok heyecanlanıyorum.
Selma Argon: Hayır, ezbere
zannetmiyorum hatırlayacağını.
Ferda Hanım: Hatırlıyorum, ama
müthiş tutukluk yapıyor bazen.
F.B.:
Birazını okusanız, şöyle bir, iki satır.
Ferda Hanım: Hakikaten,
biliyor Selma, en ufak bir şeyde tansiyonum çıkıyor.
F.B.:
Efendim, sizi zorlamayalım.
Selma Argon: Ali’nin, Mehmet
Akif’in torununun çocuğu, onu genç yaşta kaybettik, doktor çıkmıştı. Onun
evlendiği hanım bir Almandı, fakat son derece asil bir ailenin kızıydı. O kadar
enteresan ki babaları çok sık gelirdi Türkiye’ye. Türkiye’de tekstil
fabrikaları var diye tekstil makineleri kuran bir emekliydi. İşte bu tekstil
fabrikaları Çerkezköy yakınlarındaydı… Oraya çok gelir giderdi. Vapura binerdi.
Vapurlarda bir tarafta Atatürk’ün gençliğe hitabesi, bir tarafta da İstiklal
Marşı asılırdı biliyorsunuz. Onu gördüğü zaman yanındaki insanlara hep
anlatıyordu bizim akrabamız diye. O kadar benimsemiş ki ablamı, Ali’yi çok
severlerdi zaten. “Bu şiiri yazan bizim akrabamız. Benim kızımın kocası onun
torununun oğludur,” diye hep anlatmış yakınlarına.
F.B.:
Ne kadar önemli bir durum ama ablanız için de önemli.
Selma Argon: Tabi… Hakikaten
çok saygı duyuyorlar, çok seviyorlar.
Ferda Hanım: Ben de çok
severim onları, her birini. İkinci ailem derim onlara. Artık çok yaşlandım,
gidemedim. Ben gidemeyince artık onlar geliyor arada bir.
Selma Argon: Hep çağırıyorlar,
biz gönderelim biletini diyorlar. Ancak artık ablam buradan karşıya bile
gidemiyor üç buçuk, dört saatlik yolu gitmesi mümkün değil.
Ferda Hanım: Gelir, arada
geliyorlar, daha kaç ay evveldi.
Selma Argon: Evet, buradaydı.
Ferda Hanım: Doktor orada
babası iznini takip etti, belki çıktı, belki imtihanları bitti, belki…
Selma Argon: İki tane dünya
güzeli kız çocuk…
Ferda Hanım: Geldi bizi buldu,
tarif ettim ben ona, pat dedi buldu. Geldi, konuştuk. Devamlı haberleşiyoruz,
mektuplaşıyoruz.
Selma Argon: Liza Seda,
Aylin’in öbür ismi neydi?
Ferda Hanım: Aylin Serra
Selma Argon: İkisinin de hem
Alman, hem Türk isimleri var.
Ferda Hanım: Liza deyince
hemen düzeltir, Liza Seda…
F.B.:
Peki, bizimle başka paylaşmak istediğiniz bir hatıranız var mı? Annenizden
nakledeceğiniz,
Ferda Hanım: Annem mi, tabi.
F.B.:
Annenizle, annenizin dedenizle, anneannenizle ilgili size anlattığı hatıralar
var mı?
Ferda Hanım: Tabi, anneannem
yaşlandığı zaman benim gibi annesinden, babasından ve o zamanki hayatından daha
çok bahsederdi. Serra’yla Selma hiç ayrılmadı, vefat edinceye kadar.
Selma Argon: Toplasanız bir
seneyi geçmez işte Almanya’yaya gidiş gelişler.
Ferda Hanım: Ama ben her yaz
hatta her kış gelirdim, iki ay, üç ay kalırdım. Yani hep geldim. Dediğim gibi
2001’den sonra artık birden bire yaşlandım. Yaşlılığımı çok hissettim, daha
duygusal oldum. Evladım orada 35 yaşında aniden vefat etti. O vefat ettiğinde
ben buradaydım. Evladım doktor oldu, evlendi, çoluk çocuk sahibi oldu ve genç
yaşında aramızdan ayrıldı. Allah’ın takdirine rıza göstermek lazım. Selma’yla karar verdik anneme söylemedik. Çok üzüldüm
ben, gittim, geldim. Değiştim, ben çok neşeliydim. Ben annemin ilk çocuğuydum,
o da benim onun ilk çocuğumdu... çok gençti…
Selma Argon: Onu söyleyeceğim,
annemin ilk çocuğudur ablam… annem de genç kız, dolayısıyla ablamla aralarında
daha farklı bir iletişim vardı. Çok iyi anlaşırlardı, bu güzel iletişim annem
yaşlandığında da sürdü. Ablamla annemin arasındaki sıkı iletişim mükemmeldi.
Ben onlara göre daha yeni nesil olduğum için gençliğim biraz farklı geçti. Arada
kuşak farkı vardı ama yaş ilerledikçe o da yumuşuyor. Daha çok bağlanıyorsunuz
annenize, daha çok…
Ferda Hanım: Oğlumun genç
yaşta vefatını anneme söylemedik, söyleyemedik… üzülmesin diye. Tabi ben değişince
evde her şeyim değişti. Annem gelir bana, “Ferda ne kadar huysuz suratlı oldun,
sen böyle değilsin,” derdi. Ben de bir şey hissettirmemeye çalışırdım; “Aman
anne üzüntü basıyor.” Ona söylemek İstemedik, çünkü çok üzülecekti. Oğlumun
resimlerini göz önünde pek bulundurmadık, söylemedik. Hâlâ da iyi ettim
diyorum.