F.B.:
Peki, dedenizi hatırlıyor musunuz?
Ferda Hanım: Ben dedemi az
hatırlıyorum… Selma buldu okudu bana, annem söylerdi, beraber Mısır’a götürmüş
beni. Ben tam hatırlayamıyorum, ama bazı şeyler var. Evdeki olan şeyler, mesela
o pencereler bütün gün kapalı kalırdı.
F.B.:
Mısır’da…
Ferda Hanım: Çok sıcak olduğu
için, onlar hatırıma geliyor. Dayımla bazen konuşurduk, Allah rahmet eylesin,
dayımın peşinden koşarmışım. Çok yaramazmışım, dayıma hiç rahat vermezmişim.
Böyle şeyleri birazcık hatırlıyorum. Dayım anlattığı zaman, annem anlattığı
zaman hatırlar gibi oluyordum. Küçük tenekelerden bir şeyler yapardı, arada hatırıma
geliyor, gidiyor. Artık benim için çok gerilerde kalmış bir şey. Bir de dedem
hastayken, aklıma geldikçe üzülüyorum, biz galiba Anadolu’daydık. Benim
çocukluğum Anadolu’da geçti. Hastalandığı zaman bütün çocukları geldiler. Mısır
Apartmanı’nın merdivenlerini çıktığımızı hatırlıyorum; üç teyzem, ben,
kuzenlerim vardı. Oraya çıktığımızı hatırlıyorum.
F.B.:
Mısır Apartmanı’nı hatırlıyorsunuz.
Ferda Hanım: Evet. Uslu uslu
durduğumu hatırlıyorum. Bana öyle geliyor yani. Çok üstüne konuşuldu. Selma
bazen okuyor kitaplardan bana, hayal meyal hatırlıyorum, çok küçüktüm.
Selma Argon: Hatırlamamanın
bir de sebebi var hepimizde. Biz çok yer dolaştık. Ablam Anadolu’da anne ve
babayla çok dolaştı. Almanya’da kaldığı dönemde de, Almanya’da bir sürü yer
dolaştı. Oradan oraya dolaşıyorlar. Bazen karıştırıyor, acaba şu olay Milas’ta
mı olmuştu, Beytüşşebap’ta mı olmuştu, hatırlamıyor…
Ferda Hanım: Erciş,
Beytüşşebap, oraları hayal meyal hatırlıyorum, içim cız ediyor. Ben çocuktum, henüz
ilkokula gitmemiştim.
Selma Argon: Hepimiz birer
parti o tarafa gittik hakikaten ne tesadüf değil mi?
Ferda Hanım: O da gitti,
annemle beraber…
Selma Argon: Annem Erciş,
Beytüşşebap, ben Tatvan’a gittim. Ablam zaten oralarda büyümüş.
Ferda Hanım: Beytüşşebap’ı
hatırlıyorum. Koca kışta oradaki çocuklarla beraber, bir şeylerin üstüne oturup
kaydığımızı hatırlıyorum. Orada eşekler vardı, onların üstüne binip yaramazlık yaptığımızı,
eşekten düştüğümüzü hatırlıyorum.
Selma Argon: Cevat ağabey var
mıydı Beytüşşebap’ta?
Ferda Hanım: Orada yoktu.
Selma Argon: Yok muydu?
Ferda Hanım: Hiç
hatırlamıyorum, belki vardı ben hatırlamıyorum. Yoktu. O geldiği zaman biz
Milas’taydık.
Selma Argon: Yok, Milas’tan
almış, getirmiş. Hatta dedemin bir mektubu var, soruyor ya Cevat’la, Ferda
Kürtçe öğreniyor mu diye.
Ferda Hanım: O kadar
hatırlamıyorum.
Selma Argon: Kürtçe
öğreniyorlar mı diye soruyor.
F.B.: Kürtçe öğrendiniz mi?
Selma Argon: Hayır canım.
Ferda Hanım: Lorke, lorke
lorke… diye şarkı söylerdi bazı çocuklar. Eski günler aklıma geldikçe
gülüyorum. Bir de babamızın olduğu yerde, babamız veterinerdi bizim.
F.B.:
Bir de böyle bir şey var, dede veteriner…
Selma Argon: Baba veteriner…
F.B.:
Baba veteriner, kızınızın eşi veteriner, siz şimdi evde köpek besliyorsunuz,
veteriner olmak istiyorsunuz.
Selma Argon: İstiyormuşum
demek ki…
F.B.:
Sanki böyle genetik bir ilgi de var.
Selma Argon: Hayvanlara aşırı
düşkünüm. Mesela ben atları aşk derecesinde seven bir insanım, o kadar çok severim.
Bu aşkımın karşılığını Trabzon’da doyasıya aldım. Trabzon’a ilk tayin
olduğumuzda İlker orada atlı birlikteydi, daha henüz motorize olmamıştı. Ata
binmeyi öğrendim. İlker bana kıyafetler yaptırmıştı. İlker motorize birliğe geçene kadar da ata
bindim. Atatürk’ün köşküne aşağıdan atlara binip çıkardık Trabzon’da. Piknik
yapardık, atlarla gezerdik etrafı. Trabzon o zaman şimdiki gibi değil, daha
ufak, daha yeşildi. Gerçekten çok güzel, bambaşka bir duyguydu. Ne köpek, ne
kedi, ne başka hayvan… Bütün hayvanları seviyorum ama atın hali, insanla olan
ilişkisi bambaşka.
Ferda Hanım: Biz o ara
Turgutlu tarafındaydık. Turgutlu’yu çok iyi hatırlıyorum, çünkü orada çok
kaldık ve okula gittim orada. En çok hatırladığım, hiç unutamadığım, mutlu
olduğum yerdi Turgutlu, çok güzeldi.
Selma Argon: Yaşamak için güzel
yer Turgutlu…
Ferda Hanım: Cennet gibi bir
yerdi. Orayı iyice hatırlıyorum. Her taraf çamlıktı, sulaktı.
Selma Argon: O üzüm bağlarının
olduğu taraflar…
Ferda Hanım: Oturduğumuz evin
yanında ağaçlar, ağaçlara tırmanıp üstünde otururduk çoluk çocuk. Turgutlu
hayatımda…
Selma Argon: Dün de size
anlattım ya, felaket yaramaz bir çocukmuş, küçüklükten itibaren.
F.B.:
Fotoğrafınızı gördük, el sarılı…
Selma Argon: El sarılı buraya
kadar.
F.B.:
Hatırlıyor musunuz o olayı?
Ferda Hanım: Onu
hatırlamıyorum, yalnız Turgutlu’da ağaçlardan şeyi keserdik